top of page
Yazarın fotoğrafıirem özer

SULADIĞIN BAHÇEYİ TANIMAK

Düşünce şeklimizin de bir alışkanlık biçimi olduğunu biliyor muydunuz? Mesela kimi insanlar olayların hızlıca en olumsuz en kötü yanını görebilir ya da bunun tam tersi mümkün. Bu bir alışkanlıktır. Yaşanılan her olayda illa ki olumsuzluk arayan kişiler mutlaka bir şeyler bulacaktır. Bunu bulmak ilk etapta kişiyi zorlasa da bu zamanla çok daha kolaylaşacak hatta maalesef ki otomatikleşecektir. Maalesef diyorum çünkü böyle bir durumda kişi istese de olumlu yanları göremez ya da ikna olamaz hale gelecektir. Halbuki her olayda olumlu-olumsuz kısımlar vardır. Arayan ikisini de bulur. Mevzu neyi aradığımızda. Evet tam tersi de mümkün. Yani olaylarda çoğunlukla pozitif çıktı görmek istenirse bunu yakalamak da mümkün.


Siz hangi düşünce şeklini alışkanlık edinmişsiniz? Yeni bir durumla ilgili ilk düşünceniz zorluk, negatiflikse ve kolayca üç beş olumsuz madde sayabiliyorsanız muhtemelen pesimist elinizi epey güçlendirmişsiniz. Tersi olarak da yeni durumlar sizde heyecan, merak uyandırıyor ve kendinizle ilişkilendirmeye çalışıyorsanız daha optimistsiniz diyebiliriz.


Bakış açısı aynı olaya bambaşka anlamlar yükleyebilir ve onu daha ulaşılabilir/ulaşılamaz yapabilir. “Bahçe Sulamak” metaforu bu durumu şu şekilde açıklıyor; hayat enerjimiz, mücadelemiz, zamanımız ve düşüncelerimiz durmadan suyu akan bir hortum gibidir. Hayatımız ise ikiye bölünmüş bir bahçe. Bahçemizin bir kısmında istediğimiz çiçekler ve meyve ağaçları ekili diğer kısmını ise yabani otlar sarmış, dikenler büyümüş, istemediğimiz bitkiler yetişmiş. Yönümüzü nereye çevirirsek hortumda bizimle o yöne döner ve o bölgeyi sular. Tüm vaktimizi yabani otlara ahlayıp vahlayarak, sitem ederek geçirirken farkında olmadan onları sulayıp daha da büyütürüz. Halbuki belki üç beş çiçek sadece birkaç ağaç ama yönümüzü bahçemizdeki güzelliklere çevirsek onları sulayıp büyüteceğiz.


Yaşantımızda böyle işte. Hayatımızdaki olumsuzluklara öyle çok zaman ayırıyoruz öyle çok düşünüyoruz ki tüm enerjimiz onları büyürken tükeniyor. Neye odaklanırsak onu çoğaltırız. Dolayısıyla hayatımızdaki güzelliklere zaman ayırmak onları büyütmek için bir yatırımdır. İstenmeyen otlardan kurtulmanın tek yolu onları susuz bırakıp kurutmaktır. Sevmediğiniz, istemediğiniz şeylere, kişilere arkanızı dönün. Bazen ayrılık sonrası buna benzer durumlar görüyoruz. Tüm hamlelerimiz eski partnerimizi unutmaya yönelik. Bu hamleler farkında olmadan bizi o kişiye daha da yakınlaştırır. Çünkü hala onun için çabalarız ve yaptığımız her şeyin amacı onun tarafından fark edilmektir. Mücadeleniz daima yeniliklere, kendinize ve sevdiklerinize olsun ki hayatınız rengarenk bir bahçeye dönüşsün. En güzel çiçekler, en çok meyve veren ağaçlar kişinin kendi benliğinde… Kişi hayat enerjisini akıttığı bu hortumu kendine çevirdiğinde büyümeye ve yeşermeye başlar.


4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page